top of page

Kalabalıklar koşar, o bekler: Hachikō

9 yıl boyunca hayatını kaybeden sahibini aynı noktada bekledi. Sadakatin, sevginin sembolü Hachikō, sadece Japonya'nın değil tüm dünyanın sahiplendiği bir miras haline dönüştü. Onun hikayesinden öğreneceklerimiz var.

11 Ekim 2025 06:00:00

Kalabalıklar koşar, o bekler: Hachikō

P - Bir tren istasyonu...


Trenler gelip geçer, insanlar koşarak yetişecekleri yerlere varmaya çalışır. Kalabalıklar gelir, kalabalıklar geçer, koşturmaca hiç durmaz. Ancak bu tren istasyonunda, kalabalığın arasında sabit duran tek bir bakış belirir. Kuyruğu umutla sallanan, dostunu gözlerindeki ışıkla bekleyen bir köpek...


Her sabah uğurlayıp her akşam karşıladığı dostu, bir gün iş dönüşü gelmez. Ama o beklemeye devam eder. Yağmur iner, kar yağar, çiçekler açar, yapraklar solar... Mevsimler defalarca döner, sayısız gün biter ve yeniden başlar ama onun bekleyişi bitmez.


Çünkü geri dönmeyecek birini bekler. Ve bu bekleyiş, zamanın akışını unutturur; tam dokuz yıl sürer.


İşte bu sahne, yalnızca bir filmin dramatik karesi değil, gerçek bir bekleyişin sessiz yankısıdır. Dokuz yıl boyunca, aynı istasyonda, aynı umutla sahibini bekleyen bir köpeğin hikâyesi: Hachikō.

 

Ōdate’den Tokyo’ya


10 Kasım 1923’te, Japonya’nın kuzeyindeki Ōdate şehrinde safkan bir Akita Inu dünyaya geldi. Bu yavru köpek, ileride tüm dünyanın tanıyacağı Hachikō'nun ta kendisiydi. Henüz 50 günlükken, Ocak 1924’te, pirinç torbasına sarılarak 20 saatlik bir tren yolculuğu ile Tokyo’ya götürüldü. Karlarla kaplı uzun yolculuk onun hayatındaki büyük maceranın ilk adımı oldu.

 

Büyük miras: Sadakat ve cesaret

 

Hachi’nin Tokyo’daki unutulmaz hikayesine geçmeden önce, onun köklerine inmeli. Çünkü kökenlerini anlamak, sadakatinin büyüklüğünü kavramamıza da yardımcı olacak.


Akita, Japonya’ya özgü kadim bir köpek ırkı. Spitz tipinin heybetli temsilcisi. Biçimli vücudu, gururlu duruşu, dingin bakışlarıyla hem güzelliğin hem de gücün simgesi. Hachikō’nun soyu 1600’lü yıllara, Japon dağlarının sisli yamaçlarına kadar uzanır. O dönemde Akitalar “Matagi-inu” adıyla bilinir, avcıların yanından ayrılmazlardı. Yalnızca avcılarla değil; tarihte samurayların, soyluların ve hatta imparatorların yanında da onlara rastlanır. İşte o miras, yıllar sonra Tokyo’nun kalabalık istasyonunda, bir tüylü dostun kalbinde yeniden hayat buldu.


 Profesör Hidesaburō Ueno ve Hachi'nin yollarının kesişmesi, büyük bir dostluğun da başlangıcı oldu.
 Profesör Hidesaburō Ueno ve Hachi'nin yollarının kesişmesi, büyük bir dostluğun da başlangıcı oldu.

 

Bir küçük Akita, bir büyük dostluk


Gelelim Hachi’nin Tokyo günlerine…


1920’lerin Japonya’sında, Tokyo Üniversitesi’nin saygın Tarım Fakültesi profesörlerinden Hidesaburō Ueno, bir gün hayatına sadık bir dost katmaya karar verdi. Bir arkadaşının aracılığıyla henüz 50 günlük minicik bir Akita yavrusuyla tanıştı. İşte o yavru, Hachi’ydi.


Bu ikilinin kesişen yolları, Japonya tarihine ve insanlığın ortak hafızasına kazınacak bir dostluğun ilk adımı oldu.

 

Pek saygıdeğer Hachi

 

Profesör Ueno, minik dostuna ilk kez baktığında ona “Hachi” adını verdi. Dört ayak üzerinde durduğunda Japonca “8” (八) karakterini andırması, profesöre ilham kaynağı oldu. Üstelik Japon kültüründe sekiz sayısı, şansın, bereketin ve sonsuzluğun simgesi olarak kabul edildiğinden, profesörün yalnızca bir şekil benzetmesi yaparak ismi koyduğunu düşünmemek gerek. Hachi’nin adının, sadece bir isim değil; aynı zamanda şansın ve sonsuz sevginin bir işareti şeklinde nitelendirmek doğru olur.


Peki neden bu sevimli, sadık tüylü dostumuza bazen Hachi, bazen de Hachikō diyoruz?Japoncada “-kō” eki, sıradan bir ek değil. O, derin bir saygının, ince bir nezaketin ifadesi. Tıpkı “saygıdeğer” der gibi, bir onurlandırma biçimi. “Hachikō” adı, halkın sevgisi ve saygısıyla sonradan şekillendi. Japon halkı, ona duyduğu hayranlığı göstermek için ismin sonuna “-kō” ekini ekledi ve böylece “Saygıdeğer Hachi” anlamına gelen Hachikō doğdu. Sahibi onu Hachi diye çağırırken, dünya bu sadık dostu Hachikō olarak tanıdı.

 

Sadakatin, vefanın ve dostluğun simgesi

 

Profesör Ueno ile Hachikō arasında hızla oluşan bağ, Hachikō’yu sadece bir köpek değil, tüm Japonya ve dünyada sadakatin, vefanın ve dostluğun yaşayan simgesi hâline getirecekti.


Profesör her sabah işe trenle giderken Hachikō onu istasyona kadar uğurlar, akşam dönüşte aynı yerde beklerdi. Bu, onların en güzel rutiniydi. Ta ki 1925 yılında profesör ani bir felç geçirip hayatını kaybedene kadar... O gün Hachikō yine dostunu karşılamak için istasyona gitti ve beklemeye başladı. En yakın arkadaşı ne yazık ki gelmedi ama Hachi beklemekte ısrarlıydı ve bu bekleyiş tam dokuz yıl sürdü. Burada geçirdiği yıllarda çevredeki esnaf ve yolcular, Hachi'yi hiç yalnız bırakmadı; mama ve su vererek sadakatini paylaştılar.


Hachikō’nun hikâyesi, gazete ve dergilerde yapılan haberlerle kısa sürede ülkeye, hatta dünyaya yayıldı. Sahip olduğu derin sevgi ve bağlılık, onu bir sembol haline getirdi. 1934 yılında Japonya devleti, Hachikō’nun onuruna Shibuya İstasyonu’na bronz bir heykel dikti. O günlerde Hachi hayattaydı ve muhtemelen bu anlara tanıklık etti. Günümüzde bu heykel, Japonya’nın en çok ziyaret edilen anıtlarından biri hâline geldi. Ne yazık ki II. Dünya Savaşı sırasında heykel eritilerek savaş malzemesi olarak kullanıldı fakat halkın isteğiyle 1948’de yeniden inşa edildi.


Bekleyişin 9. yılında, 8 Mart 1935’te Hachikō sessizce hayata veda etti. Cansız bedeni, her gün dostunu beklediği Shibuya İstasyonu yakınındaki bir sokakta bulundu. Ölüm nedeni o dönem tam olarak bilinmese de yapılan otopsi sonucunda kanser ve kalp kurdu (dirofilaria) nedeniyle öldüğü kesinleşti.


Hachikō’nun iç organları Tokyo’daki Ulusal Bilim Müzesi tarafından mumyalanarak koruma altına alındı ve hala burada sergileniyor. Külleri ise en sevdiği dostu Ueno’nun mezarının yanına gömüldü. Böylece Hachikō, yaşamı boyunca hiç vazgeçmediği dostluğunu sonsuzluğa taşımış oldu.

 

Kitaplara ve filmlere konu oldu


Ölümünden sonra Hachikō, sadakat, bağlılık ve sevgi gibi kavramların evrensel simgesi hâline geldi. Hikâyesi kitaplara, filmlere, hatta çocuk kitaplarına konu oldu. 1950’lerde, Japonya’da ilkokul ders kitaplarına girdi ve sadakat örneği olarak anlatılmaya başlandı. Hayvan koruma dernekleri ve kamu kuruluşları, Hachikō’yu hayvan hakları savunucusu ve bilinç sembolü olarak tanımaya başladı.


Doğduğu şehir olan Akita bölgesindeki Ōdate şehrine bir müze yapıldı ve heykeli dikildi. Hachikō’nun ölümünün 80. yılı olan 2015’te, Tokyo Üniversitesi, Ueno ile Hachikō’nun kucaklaştığı yeni bir heykel inşa etti. Bu heykel, Japon devleti ve akademik çevrelerce desteklenen, vefa borcunun bir devamı olarak nitelendiriliyor.

Japon devleti, Hachikō’yu kültürel bir miras olarak sahiplendi ve hala onu, sadakati temsil eden bir dost olarak tanımlıyor. Günümüzde heykelleri, müzeleri, okul kitaplarındaki hikayeleri, devlet törenleri ve sembolik anıtlarla bu bağlılık canlı tutuluyor.


Sadakat ve dostluk denince akla gelen Hachikō, dünyadaki tek tüylü dostumuz değil elbette. Ancak onun hikayesi birçok halka ve devlete, pati dostluğunun ne kadar yüce ve vazgeçilmez olduğunu fark ettirdi, bir çok kapıyı araladı ve ışık oldu.

 


  • Instagram
  • X
  • Youtube

Copyright © patidio.com

Haber içerikleri kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.

bottom of page